|
otarafa: MOZ yeni albüüüm : ringleader of the tormentors | butarafa: Mr. Fastfinger |
Punk: Attitude / Punk Tavrı
|
Bugün 20.30’da NTV Belgesel Kuşağı’nda
------------- 25. İstanbul Film Festivali’nin NTV Belgesel Kuşağı’nda gösterilen ve büyük ilgi gören yapımlar şimdi NTV ekranında. İlk sırada Don Letts’in röportajlarla punk dünyasına eğildiği önemli bir yapım olan ‘Punk: Attitude / Punk Tavrı’ var. Belgesel bugün 20.30’da NTV Belgesel Kuşağı’nda ekrana geliyor. 25. İstanbul Film Festivali’nin “NTV Belgesel Kuşağı” bölümünde gösterilen birbirinden ilginç yapımlar izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. Bu belgesellerden biri de ‘Punk: Attitude / Punk Tavrı’. Filmin yönetmeni Don Letts Festival’in konuğu olarak İstanbul’a gelmişti: “Pek çok insan anlamıyor punk’ı. Nihilizmle özdeşleştirmek doğru değil. Punk demek; özgürlük, bireysellik ve güç demektir. Ve müziğin dışında pek çok yere gider bu; bir tavırdır, felsefedir.” “G8 için Seattle’dan Cenova’ya yapılan gösteriler yerinde bir tavırdı. Punk rock konuşmak değil, harekete geçmektir.” “Son zamanlarda punk ruhu diye bir şey pek kalmadı. Top 40 listesi için uğraşıyorlar. Kimse radikal değil. MTV, rock’n roll’u hadım ediyor.” “Glam rock’ın ölümü”nün ardından punk rock 1976’da sahneye çıktı ve popüler müzik, sinema ve moda üzerindeki etkileriyle tam bir kültürel devrime dönüştü. Bu tartışmalı, asi ve renkli hareket, yerleşik düzeni sarstı ve otoritenin sınırlarını zorladı. İngiliz punk sahnesinin önemli isimlerinden biri olan, DJ, menajer ve video klip yönetmeni Don Letts’in yönettiği film ‘Punk: Attitude’, Henry Rollins’ten (Black Flag) Chryssie Hynde’e (The Pretenders), Jim Jarmusch’a varıncaya kadar ilgili herkesin olayları kendi gözünden anlatımına ve The Stooges, The Clash, Sex Pistols ve Ramones gibi devrimci punk gruplarının görüntülerine yer veriyor. “Filmime ‘Punk Tavrı’ ismini koydum çünkü izleyenlerin gerçek punk’la, sadece punkçı gibi görünen insanlar arasındaki farkı anlamasını istedim.” Yönetmenliğinin yanısıra 70’li yıllarda Londra’nın ünlü punk kulübü Roxy’de Sex Pistols ve The Clash gibi gruplarla birlikte çalan Don Letts için punk müziğin ayrı bir yeri var... “Kendimi punk rock hareketinin bir ürünü gibi görüyorum. 1970’lerin sonları, punk müziğinin patladığı ve önemli değişikliklerin yaşandığı bir dönem. Çünkü insanlar bulunduğu durumdan hoşnut değildi ve herkesin söyleyeceği bir şeyler vardı. Onlar da ellerine gitarları alıp müzik yapmaya başladı. Ben de elime kamerayı aldım ve söylemek istediklerimi filmlerimle anlatmaya başladım.” Don Letts, belgeselinde gerçek punkçılarla, punkçı gibi görünenler arasındaki farkı anlatmaya çalışmış. “Günümüzde ilginç saçlar, yüzlerdeki piercingler ve negatif tavırlar punk olarak algılanıyor. oysa gerçek punkçılar bariyerleri yıkmak için bir şeyler yapar ve yanlış giden şeylerin karşısındadır. Punk’ı sadece bir müzik tarzı olarak sınırlandırmak da yanlış. Bu bir felsefedir, hayat tarzıdır.” Belgeselde görüşlerine yer verilenler yalnızca müzisyenler değil. Çünkü punk rock, yalnızca müzik alemiyle kısıtlı kalmış bir hareket değil. Röportaj yapılanlar arasında fotoğrafçılardan, yazarlara ve sinemacılara kadar geniş bir spektrum var: Tommy Ramone (The Ramones), Glen Matlock ve Steve Jones (The Sex Pistols), Mick Jones ve Paul Simonon (The Clash), Chrissie Hynde (The Pretenders), Henry Rollins (Black Flag), Thurston Moore (Sonic Youth), David Johansen (New York Dolls), Jello Biafra (Dead Kennedys), Siouxie Sioux (The Banshees), Captain Sensible (The Damned), John Cale (The Velvet Underground), Howard Devoto ve Pete Shelly (The Buzzcocks), yazar Legs McNeil, rock fotoğrafçısı Bob Gruen ve sinemacı Jim Jarmusch. Letts, çektiği filmden dolayı punk’a gösterilen ilgiden memnun. “Son bir yılımı dünyanın farklı festivallerine katılarak geçirdim ve açıkçası filmin bu kadar olumlu tepkiler alması beni şaşırtıyor. Punk müziği ve felsefesine olan bu ilgiden dolayı çok mutluyum.” |
|
gayet avam geldi bana bu tavır artık velhasıl festivalde de beleş olduu halde gına ve ben ona değil 'bir metalci belgeseli'ne gitme kararımızla sonradan gurur duyduk.. gerçi o da subjectif likten halleriyle belgeselden ziyade kocakoca taşları ağırlama ve hürmetlendirme hususunda ve kimi toy yaklaşımlarıyla beklediğimiz kadar super olamadı.. Gınaaaben..iyi seyirler. |
cevap ver
koraylankoray
04/05/06
|
pink attitude ihiihihih |
|
izledik izlemesine iyiki haberdar olarak hem hani severdikte haberleşmeyi ve sevdiklerimizi haberdar etmeyi de dedim siza biraz ucuza kotarılmış sanki maddi sıkıntılarlan gerekli asıl yeterli görüntü filan toplanamamış - biraz işte marchmellow tadında bi geldi geçti belgesel .. insancıklar bile konuşamamış öyle bi montajdan mı neyse sanki önemli laflar alınmış gibiydi röportajlar bile.. nerde crass - nerde adam ants -- vesaire ama damned i gördüüme sevindim.. |
|
bide o black flag adamı neydi yau yönetmenin en yakın arkadaşı fln heralde - geveze |
|
henry rollins |
|
adını sormadım - o zaten bilmeyenler için yazıyodu fakat belgeseldeki rolu ağır geldi.. |
|
bence bu kadar kısa bir sure icin oyle bir donemi iyi ozetliyordu, nerden nereye gibi... yoksa aslında cok daha derine inebilir... ama oyle olunca sanırım cok cok uzun surmesi gerekir. bi kısım grubun kendi belgesellerinde daha derine inmek icin olanak daha fazladır muhtemelen, ama zaten adı ustunde "attitude" olarak anlatıyordu... |
|
gece 1 de bidaha izleyince benzer şeeler düşündüm sanki bende attitude olarak daha başka şeyler beklemiş ve karşı bi attitude de bulunmayı borç bilmişim kimi gruplara - lakin ilk izlediimde kaçırdığım başı meğer daha toparlak , yoksa film sonlara doğru gerçekten ne yapacağını bilemez birşekilde dağılıyo- - az ve öz ki şi konuşturmak suretiyle ucundan can alıcı bilgilere de değinebilirdi..bi mahsuru olmazdı. özellikle 80ler amerikan punk sahnesi ki ona girmeden post punkı nasıl anlatmaya başladı anlamadım..X ray spex'i görünce nekadar ohh dediysem crass - adamant - husker Du yada minutemen - Pixies siz bi punk anlatımı ister tavır ister iyihal bence olamazdı..bence zayıf ve çok avam işte - sum 41 ile hele günümüz punk ını özetlemesi.. neyse izledik bitti diyelim - |
|
yaa bu punk üzerinden amma adam para kazandı... ironik ha? :P |
|
ya aslında sanırım biraz ingiltere cevresinde dondurmusler aslında.. o konuda haklısın aslında amerikaya daha cok girebilirlerdi, gerci bide aslında girsen cıkılmaz bi hale de gelebilirdi olay...arada birer cümleyle geçilen şeylerde vardı da.. aslında belkide punk tavrının olusumu ingiltere oldugu icin o tarafa yogunlasmıstır gerci thurston moore cokca ön plandaydı aman.. neyse... |
boşlukları doldurun
bunlara da göz atabilirsiniz:
|
otarafa: MOZ yeni albüüüm : ringleader of the tormentors | butarafa: Mr. Fastfinger |
iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları |