otarafa: iPod Nano Class-Action Spreads  butarafa: bora's world
Ankara-11. Gezici Film festivali 

cevap ver  kazımkanat   08/11/05

http://www.europeanfilmfestival.com/EN/Default.aspx?
17A16AE30572D313AAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE

11.Festival - 2005
ankara 11 - 17 kasım kızılay büyülü fener 

Avrupa Avrupa 
Gezici Festival, her yıl olduğu gibi bu yıl da Avrupa Avrupa adı altında, 
Avrupa'nın dört bir yanından gelen 2004-2005 yapımı filmleri 
sinemaseverlerin beğenisine sunarak bu geleneğini sürdürüyor. 
Danimarka'dan Macaristan'a geniş bir film yelpazesi içerisinden seçilerek 
yaratılan bölüm, daha önceki festivallerde yer verdiğimiz yönetmenlerin son 
filmlerini içerdiği gibi umut vaat eden genç yönetmenlerin ilk çalışmalarını da 
bir araya topluyor.

TUTUNAMAYANLAR Dagur Kári 
1973 doğumlu İzlandalı yönetmen Dagur Kári'nin 2005 yapımı siyah-beyaz 
filmi Tutunamayanlar, Brüksel Avrupa Filmleri Festivali'nde En İyi Film 
Ödülü’ne layık görüldü. Büyük gişe başarısı sağlayan ve 11 ülkede ödül 
kazanan Noi Albinoi adlı filmini de 9. Festival’de gösterdiğimiz yönetmen, bu 
filminde hiçbir resmi kaydı olmayan, borçlarını ve kendisine kesilen cezaları 
ödemeyen, eski arabasına benzin alırken bile yarım litre isteyen, toplum 
dışı yaşamayı bir felsefe haline getirmiş genç bir adam ve arkadaşlarının 
öyküsünü anlatıyor.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ 
Bir Varmış Bir Yokmuş'ta komünizmin yıkılmasından sonra dünyada 
kendilerine yer arayan Doğu Avrupalı altı genç sinemacı kişisel 
düşüncelerini ortaya koyuyor. Sırbistan-Karadağ, Bulgaristan, Estonya, 
Macaristan, Romanya ve Bosna Hersek'ten genç yönetmenlerin 
kameralarının yakaladığı görüntülerden oluşan, Doğu Avrupa'nın kendine 
özgü mizahını içeren, yaşam sevinciyle dolu eğlenceli bir film.

SAKLI Michael Haneke 
Bu yıl Cannes Film Festivali'nde En iyi Yönetmen ödülünü alan Haneke, son 
filmi Saklı'da kendi film estetiğinden ödün vermeden yaşam koşullarını ve 
Birinci Dünya'nın bilinçaltında yarattığı korkuları yine toplum ilişkilerinin bir 
parçası haline getiriyor. Kimliği belirsiz birinden gelen paketlerin içinde 
kendisi ve ailesinin sokakta gizlice çekilmiş fotoğraflarını bulan Georges'un 
elinde doğrudan bir tehdit olmadığı için polis yardımcı olmayı reddeder. 
Zamanla bu paketlerdeki görüntülerin daha kişisel olmaya başlamasıyla 
Georges, başında büyük bir bela olduğunun farkına varır. Film, sağlam 
kurgusunun yanısıra gerilim düzeyini de sürekli yüksek tutmayı başarıyor.

KUKUMI Isa Qosja 
Isa Qosja'nın filmi, savaş sonrası dünyaya şüphe ve korkuyla bakan 
insanların ve özgürlüğün bir metaforu olarak tanımlanabilir. Nato'nun 
Kosova'ya müdahalesiyle, Sırp görevliler çalıştıkları akıl hastanesindeki 
görevlerini bırakıp kaçınca, tüm hastalar serbest kalır. Bu özgürlük, hastalar 
için tüm hayallerini gerçekleştirebilmeleri anlamına gelse de gerçek 
dünyadan ve “dışarıda” olup bitenlerden tamamen habersizdirler. 
İnsanlarla beraber olmak, seyahat etmek, içki içmek, sevişmek gibi insani 
ihtiyaçlara aç üç akıl hastası bu “özgürlük”lerini yaşamaya çalışırken 
çevrelerindeki insanların alaycı tavırlarına ve sömürülerine maruz kalırlar. 
Kukumi 2005 Ağustos'unda gerçekleştirilen 11. Saraybosna Film 
Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazandı.

USTA Piotr Trzaskalski 
Polonya'da bir sirkte bıçak atıcısı olarak çalışan Rus Alexander Sapatin 
sarhoşken olay çıkarınca işten kovulur. Yoluna tek başına devam etmek 
zorunda kalan Sapatin, Angela'nın, sonra da genç bir akordiyoncunun 
katılmasıyla küçük bir gösteri grubu oluşturur. Turistik kasabalarda 
yaptıkları gösteriler büyük başarı kazanır. Sapatin'in en ilgi çekici gösterisi 
sadece sarhoşken gerçekleştire-bildiği, doğaüstü güçlerle desteklenen bir 
gösteridir. Ancak alkolün etkisi onu kavgacı ve saldırgan yapmaktadır. 
Anna'yla tanışması bu tavrının değişmesine ve saklı duygularının ortaya 
çıkmasına neden olur. Sinemaseverler, Piotr Trzaskalski'yi 9. Festivalde 
gösterdiğimiz Edi adlı filminden de anımsayacaklardır.

PORSELEN BEBEK Péter Gárdos 
Bir köy vardır Macaristan'da bir yerlerde. Aslında Avrupa'da. Daha doğrusu 
bu gezegende bir yerde. Köyün yumuşak başlı, iyi huylu halkı kendi düzeni 
içinde yaşarken, yabancıların köye gelmesiyle her şey altüst olur. Bu 
yabancı ziyaretçilerin gelişiyle köye nefret, kıskançlık, kibir, utanç, yalan ve 
ölüm gelir. Péter Gárdos'un İkinci Dünya Savaşı'nda ve komünist dönemde 
Macaristan'da yaşanan olayları yer yer mistik öğelerle bezeli küçük 
öykülerle anlatan bu sıradışı filmi, 36. Macar Film Haftası'nda En İyi 
Yönetmen ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerini kazandı.

GÜNEŞ KENTİ Martin šulík 
Daha önceki festivallerimizde Orbis Pictus ve Ülke filmlerini gösterdiğimiz 
Slovak yönetmen Martin Šulík'in ödüllü son filmi Güneş Kenti, dört işsizin 
hayatındaki iniş çıkışları ve Çek Cumhuriyeti'ndeki bir işçi kenti olan 
Ostrava'daki arkadaş ve aile çevrelerinde yaşanan gelgitleri anlatıyor. 
Alaycı bir kara mizah ve belirgin bir hümanizm taşıyan Güneş Kenti, Finale 
Pilzen'de Golden Kingfisher ödülünü kazandı.

UZUN SOĞUK BİR KIŞ Greg Zglinski 
Greg Zglinski’nin bu ilk uzun metrajlı filminde, çiftliklerinin ahırında çıkan 
yangında küçük kızlarını kaybeden ve bunun şokunu atlatamayan Jean ve 
Laure'un umutsuz ve sessiz trajedisi, ikisini de kasvetli bir kışın ortasına 
sürüklüyor. Laure bir süre tedavi görmek üzere bir kliniğe yatırılırken, Jean 
da kendi çiftliğindeki hayatı güçlükle sürdürmek zorundadır. Bu esnada 
genç bir Kosovalı işçi kadın olan Labinota ile Jean arasında incelikli bir aşk 
kıvılcımlanır. Laure ise yaşama gücünü yeniden toplamaya başlamışken, 
kendisini yüreklendirecek tek kişiyi kaybetmekte olduğunu fark eder. 
Dünyaca ünlü Lodz Film Okulu'nda Kieslowski'nin öğrencisi olan yönetmen, 
hocasının üslubunun belirgin olarak hissedildiği bu filmiyle Venedik Film 
Festivali başta olmak üzere birçok festivalden ödüllerle döndü.

VILLA PARANOYA Erik Clausen 
Danimarkalı çok yönlü sanatçı Erik Clausen, senaryosunu da yazdığı 10. 
filmi Villa Paranoya'da bir yandan hayatı altüst olmuş bir oyuncu olan 
Anna'nın, tavuk üreticisi Jorgen'in yaşlı babasına bakmayı kabul etmesi 
üzerine gelişen içsel yalnızlıkla savaşım öyküsünü işliyor, bir yandan da 
duygudan yoksun bir dokuya sahip olmasıyla tanınan bu ülkedeki 
iletişimsizliğe parmak basıyor. Duyarlılık ve ironiyi birleştiren Clausen 
kendini de bir karakter olarak filme eklerken çok katmanlı bir yaratı 
dünyasına sahip olduğunu, her insanda var olan güçsüzlüğü bulup çıkarma 
çabasıyla izleyiciye kanıtlıyor. Film, Taormina'da FIPRESCI Eleştirmenler 
Ödülü’nü kazandı.

Sinema ve Anarşizm 
Festival 11. yılında Anarşizme de değiniyor. Anarşi kavramını hem bireysel 
hem toplumsal olarak ele alıp sinemanın içine yediren büyük yönetmenlerin 
kült sayılabilecek filmleri festivalin bu yeni başlığı altında toplanıyor. Jean-
Luc Godard, Robert Bresson, Jean Vigo, René Clair gibi vazgeçilmez isimleri 
ağırlayacak olan bölümde anarşinin kişiye ve topluma yansımalarını konu 
edinen filmler, sıradışı olana tutkun izleyicileri fazlasıyla tatmin edecek. 

EĞER... Lindsay Anderson 
500 yıllık bir geçmişi olan ve tutucu bir ahlak anlayışıyla yönetilen bir İngiliz 
devlet okulunda baskı düzenine karşı gelen üç öğrenciden yola çıkılarak 
klasik eğitim modelinin sorgulandığı Eğer..., 1968 döneminin ruhunu en iyi 
yansıtan filmlerden biri olarak kabul ediliyor. Film 1969 yılında Cannes Film 
Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne layık görülmüştü.

SACCO VE VANZETTI Giuliano Montaldo 
Sınıflararası hoşgörüsüzlüğün en üst düzeye çıktığı 1920'lerin 
Amerika'sında yaşayan iki İtalyan göçmen, cinayetle sonuçlanan bir 
soyguna katıldıkları savıyla tutuklanırlar. Mahkeme, elinde kesin kanıtlar 
olmamasına karşın Sacco ve Vanzetti'yi ölüme mahkum eder. Bunun 
üzerine, Avrupa'nın tüm büyük şehirlerinde protesto gösterileri başlar. 
Davanın yeniden görülmesi için verilen dilekçeler mahkemece reddedilir ve 
İtalyan göçmenler 1927'de idam edilirler. Sacco ve Vanzetti'nin 1977'de 
tekrar açılan davada suçsuz bulunmaları ise Amerika'nın yargı sisteminin ne 
denli utanç verici olduğunun bir göstergesidir.

PERDE ARASI René Clair 
Perde Arası'nın, 1924'te Francis Picabia'nın dadaist bale gösterisi Relache'ın 
iki perdesi arasındaki gösteriminin seyirciler tarafından ıslıklar ve 
yuhalamalarla karşılanışı, dadaist felsefenin seyirciyi rahatsız etme amacı 
taşıdığının en güzel örneklerinden biridir. Filmin sinema teknikleri açısından 
devrim niteliğindeki kurgusu bugün hâlâ birçok sinemacı için esin kaynağı 
olan görsel bir dil yaratır. Clair'in bütün filmlerinde izleri bulunabilecek bir 
sinema dilinin en yalın ve en doğrudan etkilerinin dışavurumu olarak 
nitelenebilecek yapıt, sadece zamanın sinema beğenisi açısından değil, 
ayrıca yerleşik ahlaki değerlerin sorgulanması nedeniyle de bir klasik 
sayılıyor.

MOUCHETTE Robert Bresson 
Mouchette, Fransa'nın kırsal kesiminde yaşayan ve okuldaki arkadaşları 
tarafından dışlanan 14 yaşında bir kız çocuğudur. Yatalak annesinin öleceği 
korkusuyla hayatını devam ettirmeye çalışan küçük kız alkolik babasından 
sürekli dayak yemektedir. Mouchette, bir gün, bir bekçiyi öldürdüğünü 
sanan yarım akıllı bir suçluyla karşılaşır. Bresson, aslında içten içe hep 
sevmeyi ve sevilmeyi uman Mouchette üzerinden, baskıcı ve maddiyat 
düşkünü bir toplumun insanoğlunun ruhuyla çarpışmasını anlatıyor. Film, 
Cannes’da OCIC Ödülü’nü, Venedik’te de Pasinetti Ödülü’nü almış, Fransız 
Sinema Eleştirmenleri Sendikası tarafından En İyi Film seçilmişti.

EMAK BAKIA Man Ray 
Emak Bakia, ne soyut bir film, ne de bir öykü anlatıyor. Asıl varlık nedeni ışık 
biçimleri ve devinimler. Sinematografinin temel öğelerini öne çıkaran film, 
herkesten 20 dakikalık görece mantıklı bir sekansa dikkat kesilmelerini 
istiyor. Hâlâ bu “aşırılığın anlamı”nı sorgulayanlara, Bask dilinden alınmış 
eski bir deyiş olan emak bakia'nın “rahatsız etme” anlamına geldiği 
söylenerek yanıt verilebilir.

HAL VE GİDİŞ SIFIR Jean Vigo 
1933'teki ilk gösteriminde halk arasında huzursuzluk yaratacağı 
gerekçesiyle yasaklanan Hal ve Gidiş Sıfır,1945'te yeniden gösterime 
girdiğinden bu yana sinemanın dönüm noktalarından biri olarak kabul 
ediliyor. Anarşiye bir saygı duruşu niteliğindeki film, yatılı okulda cinsel 
tacize uğrayan çocukların bir isyan başlatması üzerine şekillenen, kurgusu, 
ışığı ve oyunculuk performanslarıyla gerçek bir başyapıt.

SIRADAN BİR İŞKENCE Claude Miller 
Godard, Bresson, Truffaut, Carné gibi yönetmenlerin asistanlığını yapan 
Miller, kendi yönettiği filmlerle de Fransız sinemasının önemli 
temsilcilerinden biri olmuştur. Yönetmenin 10 dakikalık bu ilk kısa filmi 
hakkında biraz ipucu vermek gerekirse zincirler, çengel, beyaz duvarlar ve 
işkence gören bir adamı filme çekmeye gelen genç bir kadından söz 
edebiliriz.

NICE ÜZERİNE Jean Vigo 
Vigo'nun ilk çalışması Nice Üzerine, sessiz bir belgesel. Fransız avant-
garde'ının verimli döneminin son ürünlerinden biri olan bu yapıt, sessiz 
görüntüler ve hızlı bir kurgu aracılığıyla Güney Fransa'daki yaşamın 
çeşitliliğini anlatıyor. Zengin ve fakir karşıtlığını araya serpiştirilmiş mizahi 
unsurlarla renklendiren Vigo, yalnızca Nice'i değil, yaşamın kendisini 23 
dakikaya sığdırarak zengin düşgücünü ortaya koyuyor.

HAFTASONU Jean-Luc Godard 
Fransız Yeni Dalgası'nın usta yönetmeni Jean-Luc Godard, 1967 yapımı bu 
filminde, postmodern bir anlatım ve kes-yapıştır tekniğiyle, burjuva bir çiftin 
haftasonu tatilini anlatıyor. Paris'ten yola çıkan ve bir anda kendilerini bir 
dizi trafik kazası, cinayet, yamyamlık ve yıkım içinde bulan karı-kocanın 
öyküsünü cehennemin kara mizah hali olarak tanımlayabilir ve bu devrimci 
filmi yeni ve cesur bir dünyanın mümkün olabileceği fikriyle 
değerlendirebiliriz.

Senaryonun İtalyancası
Bu yıl, festivalin Sinemanın Şairi: Tonino Guerra adlı toplu gösterim 
bölümünde, Ankara İtalyan Kültür Merkezi'nin katkılarıyla, başarılı İtalyan 
senaryo yazarı Tonino Guerra'nın senaryolarını yazdığı filmler izleyicilerin 
karşısına çıkıyor. İtalyan ve dünya sinemasına damgasını vuran ve 
sinemanın şairi olarak anılan ünlü senaristin çalıştığı belli başlı yönetmenler 
arasında Petri, De Sica, Damiani, Bolognini, Monicelli, Taviani Kardeşler, 
Rosi, Fellini, Angelopoulos ve Antonioni’nin adları sayılabilir. Yeni 
gerçekçilikten grotesk yapımlara, gerçeküstü ve güldürü nitelikli filmlere dek 
yüzün üzerinde sinema yapıtına imza atan Guerra, Fellini’nin düşsel ve 
fantastik anlatımından Rosi’nin ahlaki ve politik açımlamalarına dek çok-
katmanlı bir sinema gramerinin yerleşmesindeki en belirgin katkıyı sağladı. 
Birçok ödül kazanan Guerra, 2002 yılında İtalyan hükümetinin verdiği 
liyakat nişanıyla ödüllendirildi. Paolo ve Vittorio kardeşlerin yönetmenliğini 
yaptığı Kaos, Francesco Rosi'nin yönettiği Il Caso Mattei / Mattei Olayı, 
Antonioni'nin La Notte / Gece'si ile Fellini'nin Ginger e Fred / Ginger ve Fred 
adlı yapıtları bu bölümde yer alan uzun metrajlı filmler. Ayrıca bu bölümde, 
yine senaryosunu Guerra'nın yazdığı, Fellini'nin çizgilerinden yola çıkarak 
Andrej Khryanovsky'nin yönettiği Il Leone Dalla Barba Bianca / Beyaz 
Sakalın Aslanı adlı bir Rus canlandırma filmi de izleyicilerle buluşacak.

MATTEI OLAYI Francesco Rosi 
İtalyan politik sinemasının en önemli örneklerinden biri sayılan ve 1972 
Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye alan Mattei Olayı, ilk önce Nazilere 
karşı azimli bir özgürlük savaşı veren, sonra Demokrat Parti’den milletvekili 
seçilerek Devlet Petrol Şirketi’nin başına gelip üçüncü dünya ülkelerinin 
yanında saf alarak petrol tekellerine karşı savaşan ve İtalya'nın geleceğini 
değiştiren Enrico Mattei'nin hayatını konu alıyor. Jül Sezar'dan sonra en 
güçlü İtalyan olarak anılan Mattei, 1962'de nedeni açıklanmayan bir uçak 
kazasında hayatını kaybetti. Rosi'nin, filmin çekimlerinden önce, Enrico 
Mattei'nin son günleri hakkında bilgi toplaması için anlaştığı gazetecinin 
Sicilya'da ardında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolması kamuoyunun 
ilgisini olaya çekerek sinema dünyasında eşine rastlanmamış bir tartışma 
başlatmıştı.

KAOS Paolo ve Vittorio Taviani 
19. yüzyılda'da Sicilya'da geçen Kaos, 4 bölüm ve bir son deyiş içeriyor. 
Öteki Oğul'da üçüncü çocuğunu reddeden bir anneye, Ay Hastalığı'nda her 
dolunayda kocasının delirdiğini fark eden bir kadına, Küp'te dev bir küpe 
sıkışan bir tamirciye, Ağıt'ta ölülerini mal sahibine gömdürtmeye çalışan 
köylülere, Anneyle Konuşma'da ise Luigi Pirandello adlı bir yazarın bir türlü 
sözcükleri bir araya getiremediği için yazamadığı bir öyküye tanık olacağız. 
David di Donatello En İyi Senaryo ödülünü alan film Taviani kardeşlerin en 
iyi çalışması olarak değerlendiriliyor.

GINGER VE FRED Federico Fellini 
Savaş öncesinde, Hollywood'un unutulmaz ikilisi Ginger Rogers ve Fred 
Astaire'i canlandıran performanslarıyla ün kazanan iki dansçı, yıllar sonra 
yolları çoktan ayrılmışken, bir İtalyan televizyonunun teklifi üzerine bir 
programda tekrar bir araya gelirler. Fellini, başrollerini eşi Giulietta Masina 
ve Marcello Mastroianni'nin paylaştığı bu filminde, bir yandan geçmişe 
nostaljiyle yaklaşırken, bir yandan da medyanın ticari kaygı uğruna neler 
yapabileceği üzerine etkili bir eleştirel yapıt ortaya koyuyor. Film çeşitli 
festivallerde dokuz ödüle layık görülmüştü.

GECE Michelangelo Antonioni 
Gece, her ikisi de başkalarıyla flört eden ve en sonunda evliliklerinin içine 
düştüğü boşluğun farkına varan bir çiftin sessiz yakarışları etrafında 
şekilleniyor. Roman yazarı Giovanni (Mastroianni) ve karısı Lydia'nın 
(Moreau) 24 saatlik bir zaman diliminde yaşadığı psikolojik sorgulamaları 
perdeye yansıtan Antonioni, L'Avventura'dan sonra, birbirlerine 
yabancılaşmış bir çifti sorunlara yanıt aranmayan bir ortamda keşfetme 
çabasını sürdürüyor. Arka planda Milano'nun modern mimarisinin soğuk 
güzelliği göze çarparken, Jeanne Moreau'nun ıssız sokaklarda amaçsızca 
dolaştığı uzun sekans, Antonioni'nin arayışını özetlemeye yetiyor. 

Bir Yerden Başka Bir Yere Gitmek
Gezici Festival bunu hep yapıyor. Yıllardır kilometreler aşıp kent kent 
geziyor, bir yeri bırakıp başka bir yere gidiyor. Gezici Festival, 
bu “alışkanlığı”na uygun olarak, bu yıl Umuda Yolculuk: Göç ve İnsan 
Kaçakçılığı başlığı altında, bir yerden başka bir yere gitmek zorunda kalan 
insanların öykülerini anlatan kısa ve uzun metrajlı filmleri perdeye taşıyor.

UMUDA YOLCULUK Xavier Coller 
Türkiye'nin güneydoğusunda yaşayan Meryem ile Haydar, yaşadıkları evi ve 
hayvanları satıp, 7 yaşındaki çocukları Mehmet Ali ile İsviçre'de refah içinde 
yaşama hayallerine ulaşmak için umuda yolculuklarına çıkarlar. İsviçre 
sınırında durdurulup Milano'ya gönderilen aile, burada kaçakçılar tarafından 
diğer mültecilerle birlikte dağa çıkartılır ve kötü hava koşullarına rağmen 
yasal olmayan yollarla İsviçre’ye gitmeye çalışırlar. Umuda yolculukları artık 
bir yaşam savaşına dönüşmüştür. Senaryosu Feride Çiçekoğlu tarafından 
yazılan, başrollerini Necmettin Çobanoğlu ve Nur Sürer'in paylaştığı Umuda 
Yolculuk 1991'de En İyi Yabancı Film Oscar'ını kazandı.

ŞAFAK SÖKMEDEN Bálint Kenyeres
Şafak sökmeden, dalgalanır hafifçe tepenin üzerinde başaklar,
Şafak sökmeden, uyanacaktır insanlar ve diğerleri alıp gidecektir onların 
umutlarını...”
1976 doğumlu Kenyeres'in, adı verilmeyen bir ülkeye kaçak yollardan 
girmek isteyen insanların öyküsünü anlattığı tek plandan oluşan 13 
dakikalık filmi, Macar Film Haftası'nda En İyi Yönetmen ve En İyi Görüntü 
Yönetmeni ödüllerine layık görüldü.

VATANIN GÜVENLİĞİ Donald Houwer
Alman Film ve Televizyon Akademisi'nde eğitimini sürdüren 1978 doğumlu 
genç yönetmen, filmini “Bu yılın başında New York’taki havaalanlarından 
birinde yaşanan gerçek bir olaydan esinlenen öyküm, ABD'deki yeni 
göçmen yasasını ve bu yasa nedeniyle mahvolan hayatları anlatıyor,” 
diyerek özetliyor.

YALNIZ KADIN Brahim Fritah
Yalnız Kadın, Fransa'daki modern köleliğin kurbanı olan otuz iki yaşındaki 
Togolu Akkose Legba'nın öyküsünü, Togo'daki çocukluk yıllarından başlayıp 
Fransa'ya ayak basmasına kadar geçen zaman içinde yaşadığı yeniden var 
olma tutkusu olarak işliyor. Clermont Ferrand 'da Jüri Özel Ödülü’nü, 
CNC'de ise Kalite Ödülü'nü kazanan yapıt, bir aileyi, bir apartman dairesini, 
her gün yeniden yadsınan kimliği ile kendisini hep yalnız bir kadın olarak 
betimlemiş birinin izlediği yolu, birçok imgenin yardımıyla keşfetmemizi 
sağlıyor.

KARDEŞİM YANG Gianluca & Massimiliano De Serio
Kodak Avrupa Panoraması’nda En İyi İtalyan Filmi seçilen Kardeşim Yang'ın 
ikiz yönetmenleri, yasadışı yollarla İtalya'ya gelen Çinli kız Bing'i ve onu 
bekleyen yeni erkek kardeşini anlatıyorlar.

BABA Hisham Zaman
Uzun süredir yollarda olan bir baba ve küçük oğlu bir kamyonun şasesine 
tırmanırlar ve gidecekleri yere varırlar. Baba, yolculuklarının sonunda 
başlarının hâlâ dertte olduğunu fark edince, oğluna daha iyi bir gelecek 
sağlayabilmek için zor bir seçim yapmak zorunda kalır. 1975 doğumlu genç 
yönetmenin senaryosunu da kendi yazdığı 2005 Norveç yapımı filmi, Norveç 
Kısa Film Festivali'nde İzleyici Ödülü’nü, UIP Grimstad Ödülü’nü, Norveç 
Oyun Yazarları Derneği'nin En İyi Senaryo Ödülü'nü ve Norveç Film 
Emekçileri Derneği Teknik Ödülü'nü kazandı.

ve diğerleri...

HABABAM SINIFI 30 YIL SONRA...
Yapımının üzerinden 30 yıl geçmesine karşın, hâlâ tekrar tekrar izlenebilen 
bir başyapıt Hababam Sınıfı. Öyküsüyle güldüren, dramıyla hüzünlendiren, 
karakterleriyle özdeşleşmemizi sağlayıp bir yandan da mizahi üslubuyla 
toplumsal mesajlarını başarıyla veren, hepimizin akıllarında yer etmiş bu 
yapıtın Kodak Türkiye ve Fono Film'in katkılarıyla basılacak yeni kopyası, 
Yeşilçam'ın emektar oyuncusu Münir Özkul'un onuruna izleyicilerle 
buluşacak.

GEZİCİ KİTAPLAR...
11. Avrupa Filmleri Festivali, bu yıl da film gösterimleri dışında farklı kültürel 
etkinliklere imzasını atıyor. Dost Kitabevi Yayınları'nın işbirliğiyle her yıl 
festivalle eşzamanlı olarak iki kitabın yayımlanmasını sağlayan Ankara 
Sinema Derneği, Kurtuluş Özyazıcı'nın derlediği, Münir Özkul'un hayatını ve 
filmlerini konu alan Aktör Dediğin Nedir ki adlı kitap ile Ayla Kanbur'un 
editörlüğünde hazırlanacak olan bir Lütfi Akad incelemesini 
sinemaseverlerine ve okurlarına sunacak.

GEZİCİ SERGİLER...
Yeşilçam'a yıllarını veren, ağırbaşlı mütevazı kişiliğiyle Türk sinemaseverlerin 
gönlünde taht kuran ve belleklerde idealist, iyi niyetli ve yardımsever 
Mahmut Hoca rolüyle yer eden Münir Özkul'un film afişleri ve Türk 
Sineması'nın rüştünü ispatlamış, Gelin-Düğün-Diyet üçlemesiyle sinemaya 
yalın, açık ve son derece eleştirel bir bakış açısı katmayı başarmış usta 
yönetmen Lütfi Akad'ın film afişlerinden oluşan iki sergi Agah Özgüç'ün 
katkılarıyla sinemaseverlerle buluşacak ve festivalle birlikte gezerek filmlere 
eşlik edecek.

PETER LORD VE SEÇTİKLERİ
Geçen yıl bir başka canlandırma ustası Raoul Servais'nin seçtiği filmleri 
konuk eden festival bu yıl da sinemaseverlerin daha çok Tavuklar Firarda 
adlı filmden hatırlayacakları, canlandırma sinemasının bir başka büyük 
ustası Peter Lord'un yarattığı filmleri ve onun en beğendiği filmlerden 
oluşan bir seçkiyi festival kapsamına alıyor ve canlandırma sineması 
meraklılarının karşısına çıkarıyor.

Adem ve Wat’ın Domuzu adlı filmleri ile iki kez Oscar'a aday olan Peter Lord 
bu filmlerinin yanısıra Savaş Öyküsü, Tam Takım, Sabah Kuşu, Peter Gabriel 
için çektiği Balyoz ve Nina Simone için çektiği Yalnızca Ben Varım Sevgilimin 
Aklında adlı filmleriyle festivale konuk oluyor. 

Büyük ustanın en beğendiği filmler ise: Mola - Priit Parn (Estonya), Rahip ve 
Balık - Michael Dudok De Wit (Hollanda), Yerde, Suda ve Toprakta - Paul 
Driessen (Hollanda), Uzatmalar - Oury Atlan, T.Berland, D.Ferrie (Fransa), 
Köyde Panik - İskambil Hırsızları S.Aubier, V. Patar (Belçika), Satiemania - 
Zdenko Gaspovic (Hırvatistan), Denizkızı - Alexander Petrov (Rusya), 
Masalların Masalı - Yuri Norstein (Rusya).

AVRUPA PANORAMASI - KISA İYİDİR
Avrupa Panoraması adı altında, bu yıl da, 800 kısa film arasından seçilen, 
2004-2005 yapımı, çoğu uluslararası festivallerde ödüller almış 25 kısa film 
gösterilecek. Her yıl olduğu gibi izleyicilerin oylarıyla seçilecek en iyi kısa 
filme 1000 Euro'luk İzleyici Ödülü verilecek ve oylamaya katılacak izleyiciler 
arasında yapılacak kurada kazanan 10 izleyici 2006'da düzenlenecek 12. 
Avrupa Filmleri Festivali'nin tüm gösterimlerini ücretsiz olarak izleme 
hakkına sahip olacak.

ÇOCUKLAR İÇİN...
Gezici festival bu yıl da çocukları unutmuyor. Çocuk Filmleri başlığı altında 
düzenlenecek bölümde, 6-12 yaş arası çocuklara yönelik sözsüz kısa filmler 
minik izleyicilere beyazperdeyi sevdirmeyi amaçlıyor. Finlandiyalı Yönetmen 
Heikki Prepula'nın dokuz kısa filminden oluşan bu program, festivalin 
düzenleneceği tüm kentlerdeki belediyelerin katkılarıyla her sabah 10.30'da 
öğrencilere ücretsiz olarak gösterilecek. Hiroshima Canlandırma Film 
Festivali Başkanı Sayoko Kinoshita ise çocuklara yönelik workshoplar ile bu 
bölüme eşlik edecek.

 


Keywords:1117 kasım
Kategori: sinema / film


boşlukları doldurun


bunlara da göz atabilirsiniz:

otarafa: iPod Nano Class-Action Spreads  butarafa: bora's world

iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları