otarafa: garden state butarafa: the polish ambassador
Hrant Dink’e suikast

cevap ver  ander   19/01/07

hrant dink suikast

Ermeni asıllı Türk vatandaşı, Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni, 
İstanbul'da gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını 
kaybetti.

Ermeni Diasporasına 1915 olayları için soykırım kelimesini içermeyen daha 
yumuşak muhalefet yürütmeleri çağrısında bulunan ve 301. maddeden 'Türk
lüğe hakaret' suçlamasıyla yargılanan Dink, Halaskargazi Caddesi üzerinde 
bulunan gazetenin çıkışında 19 Ocak 2007 günü öğlen saatlerinde kimliği be
lirsiz kişi ya da kişilerin silahla saldırısına uğradı. Hrant Dink, olay yerinde 
hayatını kaybetti. .

http://www.ntvmsnbc.com/news/397538.asp

http://www.agos.com.tr/


Keywords:hrant dink suikast
Kategori: diger
cevap ver  kazımkanat   19/01/07
duzgun cesur adam
cevap ver  alper   19/01/07
52 YAŞINDAYDI

Hrant Dink 15 Eylül 1954'te Malatya'da doğdu. Anne-babası 1961 yılında 
Malatya'dan İstanbul'a taşınmalarının ardından boşandı. Hrant ve iki 
kardeşi ailenin bölünmesinin ardından Gedikpaşa’daki Ermeni 
Yetimhanesi'ne yerleştirildi. 

Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Zooloji 
eğitimi aldı. Bir süre sonra yetimhanede birlikte büyüdükleri Rakel ile 
evlendi. 

MÜCADELE İLE GEÇEN BİR HAYAT

Kardeşleriyle birlikte açtıkları yayınevi, kırtasiye işini sürdürürken, eşi 
Rakel’le birlikte, kendileri gibi Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul 
çocukların yetiştiği Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetmeye başladı. Dink, 
Denizli Piyade Alayı'nda sekiz ay askerlik yapar.

Bazı cemaat gazetelerinde kitap eleştirileri ile başlayan yazı hayatı, basında 
çıkan yalan haberlere gönderdiği düzeltmeler ile duyulmaya başlar. 
Patrikhane’ye, ‘Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak 
önyargılar kırılır’ diyerek bu amaçla Türkçe bir gazete çıkarmayı önerir. 5 
Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos gazetesi'nin kuruculuğunu, 
yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlenir. Agos dışında Zaman 
gazetesi'nde yazar. Ermeni Diasporasına 1915 olayları için soykırım 
kelimesini içermeyen daha yumuşak muhalefet yürütmeleri çağrısında 
bulunan Dink, Ekim 2005'te "Türklüğe hakaret"ten 6 ay hapis cezası aldı.
cevap ver  chaylaq   19/01/07
İtiraf etmeliyim ki Türkiye’deki “Adalet sistemi”ne ve “Hukuk” kavramına 
olan güvenimi fazlasıyla yitirmiş durumdaydım. Nasıl yitirmeyeyim? Bu 
savcılar, bu hakimler üniversite okumuş, hukuk fakültelerini bitirmiş insanlar 
değiller mi? Okuduklarını anlayacak kapasitede olmaları gerekmiyor mu? 
Ama gelin görün ki, bu ülkenin Yargı’sı bir çok devlet adamının ve 
siyasetçinin de dile getirmekten çekinmediği gibi bağımsız değil. Yargı 
yurttaşın haklarını değil, Devlet’i koruyor. Yargı yurttaşın yanında değil, 
Devlet’in güdümünde. Nitekim şundan bütünüyle emindim ki, hakkımda 
verilen kararda da her ne kadar “Türk Milleti adına” deniyor olsa da, şu çok 
açık ki “Türk Milleti adına” değil, “Türk Devleti adına” verilmiş bir karardı bu. 
Dolayısıyla, avukatlarım Yargıtay’a başvuracaklardı, ama bana haddimi 
bildirmeye karar vermiş derin güçlerin orada da etkili olmayacaklarının 
garantisi neydi? Hem sonra zaten, Yargıtay’dan hep doğru kararlar mı 
çıkıyordu? Azınlık Vakıfları’nın mülklerini elllerinden alan haksız kararlara 
aynı Yargıtay imza atmamış mıydı?

Güvercin gibi 
Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba 
gösterenler, kendilerince muradlarına erdiler. Daha şimdiden, topluma 
akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Hrant Dink’i artık “Türklüğü 
aşağılayan” biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim 
oluşturdular. Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar 
tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü. (Bu mektuplardan 
birinin Bursa’dan postalandığını ve yakın tehlike arzetmesi açısından da 
hayli kaygı verici bulduğumu ve tehdit mektubunu Şişli Savcılığı’na teslim 
etmeme rağmen bugüne değin herhangi bir sonuç alamadığımı yeri 
gelmişken not düşeyim.) Bu tehditler ne kadar gerçek, ne kadar gerçek 
dışı? Doğrusu bunu bilmem elbette mümkün değil. Benim için asıl tehdit ve 
asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence. “Bu 
insanlar şimdi benim hakkımda ne düşünüyor?” sorusu asıl beynimi 
kemiren. Ne yazık ki artık eskisinden daha fazla tanınıyorum ve 
insanların “A bak, bu o Ermeni değil mi?” diye bakış fırlattığını daha fazla 
hissediyorum. Ve refleks olarak da başlıyorum kendi kendime işkenceye. Bu 
işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik. Bir yanı dikkat, bir yanı 
ürkeklik. Tıpkı bir güvercin gibiyim... Onun kadar sağıma soluma, önüme 
arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli... Ve anında 
dönecek denli de süratli. 

İşte size bedel
Ne diyordu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül? Ne diyordu Adalet Bakanı Cemil 
Çiçek? “Canım, 301’in bu kadar da abartılacak bir yanı yok. Mahkum olmuş 
hapse girmiş biri var mı?” Sanki bedel ödemek sadece hapse girmekmiş 
gibi... İşte size bedel... İşte size bedel... İnsanı güvercin ürkekliğine 
hapsetmenin nasıl bir bedel olduğunu bilir misiniz siz ey Bakanlar..? Bilir 
misiniz..? Siz, hiç mi güvercin izlemezsiniz?
ölü güvercin



muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak.
yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. kimbilir daha ne gibi 
haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım?
ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım.
evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum 
ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz.
güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını 
sürdürürler.
evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.


cevap ver  dide   20/01/07
türkiye giderek yaşanılmaz bir hal alıyor.
evime çok yakın bi yerde vuruldu üstelik..
uğur mumcu da yakın tarihlerde vurulmuştu yanlış hatırlamıyorsam.
cevap ver  chaylaq   20/01/07
uğur mumcu bizim üst sokakta öldürüldü, artık o sokağın adı uğur mumcu 
sokağı, köroğlu caddesi uğur mumcu caddesi... lakin uzun süredir gözlem 
köşesini kimse yazmıyor, özgür ve özge babasız, yakınlardaki yakın ancak 
güncel olarak uzak tarihteki uzun zamandan beri hizbullahı cnnden 
dinliyoruz ya da  onu cnnden dinleyenlerden, bi de wok'da sushi çok 
güzel... vs. vs. vs.

canavarlar günlük politika tartışma yeri değil, sadece gerçek dünyayı 
ilgilendiren durumlarda yorum yaparız (ingiltere, danimarka, amerika dersek 
yaşamsal politika olur, darfur, tutsi, hutu dersek dünya politikası) 
ancak "fransa, yasa tasarısını meclisten geçirirse aynı gün fransaya gider 
soykırım yoktur derim" ya da "10 sene önce ermenistan kurulduğunda 
nüfusu 3,5 milyon idi şu anda 2 milyon" diyen bir adam (çok da düzgün bir 
adam, bir avrupalı aktivist/sanatçı demiş dememiş umrunda olmadan 
cemaatler kardeş olsun diyebilen, günlük hayatında kardeş olmak için 
uğraşabilen bir adam) artık bir gazeteye bir cemaate ilham veremeyecek) 
youtube ne güzel, yaşasın pop, andy warhol was a genius, hitler was right, 
shine on you lazy diamond, oh yeah...

ne zaman güzel bir insan bir yıldız gibi kayıverse, güzel insan olmak yerine 
insanlar hakkında "güzel" konuşan insanlara karşı içim bulanıyor... çok 
üzgünüm, ermeni cemaatinden dostları olan, bu memlekete sevdası olan, 
herhangi bir cemaatin bu topraklardaki yaşamını ucuz malzeme yapan her 
odağa karşı aktif politika yürüten (politics is action demiştim alper 
hatırlarsın, gerisi geyik) birisi olarak çok üzgünüm, çocuğum olsun bi de 
mutlu olsun, bi de agop diye arkadaşı olsun, paskalyada arkadaşları 
yumurta boyarken özensin ama cemal süreya okurken de içinde bişeyler 
kıpırdasın isteyen birisi olarak çok üzgünüm...

Her neyse, radikal arta bi bowie posteri yapıp, maskeli aylinin sponge 
bob'daki performansıyla ilgili hemen bi video kaydedip youtube'a yollicam...
ve soyadımı "mili" olarak değiştirip, çocuğumun adını "Hrant" koyucam... ve 
çocuğum her "baba benle "krank mili" diye dalga geçiyolar okulda" 
dediğinde david bowie'den space oddity çalıp bugünü anıcam "major tom 
kimdir bilir misin yavrum, bi de hibritlerden önce enjeksiyon, ondan önce 
karbüratör vardı, hatta soğuk savaş öncesi emperyaller ondan önce 
imparatorluklar vardı, insanlar vergi vermekten şikayet edip kardeşleriyle 
nargile içer tavla atardı, bunların hepsi vakıf kurup vergi kaçıranların 
kardeşlerini vurmadan bir/bikaç yüzyıl önceydi"...

- "çok sıkıcısın baba" 
- "biliyorum yavrum, protein pill'lerini aldın mı?"


boşlukları doldurun


bunlara da göz atabilirsiniz:

otarafa: garden state butarafa: the polish ambassador

iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları