|
otarafa: ses | butarafa: saddam idam edildi |
ingilizce
cevap ver
jouissance
30/12/06
|
sayın ingilizce bilen ve bildiğini sergileyen arkadaşlar!diyorum ki şu ingilizce yazılara birde türkçe çeviri eklesek. böylece paylaştığımız bilgiler daha anlaşılır olur. ayrıca neden tüm insanlığın ingilizce bilmesi zorunlu? başka dil yok mu? ana dil nedir? gerekli midir? almanca,fransızca,japonca,çekce,tür kçe gibi diller de var daha ne demeli bilmiyorum. |
|
alman, fransız, japon, çek, türk bir masada oturduklarında hangi dili konuşuyorlar biliyor musun? ingilizce bilmek övünülecek bir şey değil ama bilmemek utanılacak bir şey... kaldır kıçını, çalış bir sene... öğren kullanmayı bu dili. yok diyorsan ki, ben ankaradan, istanbuldan çıkmayacağım, gezersem anca egede gezeceğim... sadece türkçede yazılan şeyleri okuyacağım, sadece türkçe bilenlere yazacağım... e! o zaman bu siteyi türkçeye çevirmeye kalkacağına gidip senin gibi düşününlerin olduğu bir site bulmalısın belki |
|
valla kötü bir şey söylemedim, kızma hemen! zorlasın biraz öğrensin bilmeyen, çat pat olsun gene de başlasın 70 milyondan 3 milyara çıkacak konuşabileceği insan sayısı ve türkmüş, almanmış hiç bir önemi kalmayacak aynı gün içinde 10 "ulus"dan gelmiş adamla konuştuğunda ingilizce dışındaki tüm diller "yerel" bu sitedeki insaların pek çoğu "yerel" değiller, yada değillerdi japonlar fransızlarla iş yaparlarken 2 tarafta ingilizce konuşuyor |
|
"jouissance" nedir? |
|
Kuzum sen kendi kendine mi konusuyosun? Bayram oldu herkes ortaliktan kayboldu senin canin mi sikilmakta? |
|
ayrıca c'nin dediğinden yola çıkarsak burdakilerin ilgisini çeken metinler her zaman kesip yapıştırılacak kaynaklardan çıkmıyor copy paste ediveriyoruz... kaynak üretmekten ziyade, üretilmiş kaynakların sunulduğu, üzerine ahkam kesildiği bir dostluk ve paylaşım platformu canavarlar, bir sevgi ve hoşgörü yuvası, insanlık evrenseldir, insan evrenseldir düsturundan yola çıkarak dünyanın bütün renklerini kucaklayan bir ocak... duruma bir de bu açıdan bakmayı dene juvisans, o zaman için huzurla dolacak... sevgiyle kal... ayrıca sevgili canavar kardeşim, dostum bela'nın da dem vurduğu üzere, adeta bir medeyinetler buluşması provası gibi denk gelen, yeni bir yılın başlangıcı ve mübarek kurban bayramını birlikte idrak ettiğimiz şu günlerde tüm canavarlar ve islam aleminin bayramını kutlarım... |
|
ben koyunum. lütfen beni kesin. |
|
jouissance'ın anlamını tartışmak istemiyorus ayrıca |
cevap ver
jouissance
02/01/07
|
ben ingilizce öğrenene kadar biraz çeviri koysan eline yapışmaz heralde. derin bilgilerinden faydalanmak istemiştim sadece. ama bildiğin! şeyleri paylaşmak yerine ukalalık için kullanacaksan buda senin sorunun. umarım bayram tatili sinirlerine iyi gelir. |
cevap ver
jouissance
02/01/07
|
La « jouissance » selon Lacan Bien que Freud ait lui-même évoqué la jouissance ( Genuss) à propos aussi bien de la satisfaction ( Befriedigung) des besoins vitaux que de l'accomplissement d'un désir ( Wunscherfüllung), c'est Lacan qui a fait de cette notion, couramment référée soit aux plaisirs sexuels soit à l'usage d'un droit, un concept considéré désormais comme important dans le champ de la psychanalyse. En un premier temps, la séparant nettement du plaisir, il place la jouissance au fondement de sa théorie de la perversion, entendue non plus au sens classique et péjoratif de « perversion sexuelle », mais comme une des trois composantes majeures du fonctionnement psychique, à côté de la névrose et de la psychose. La structure perverse se caractérise par l'obéissance du sujet à une injonction de la loi qu'il tourne en dérision en s'anéantissant lui-même dans cette soumission. En un second temps, Lacan introduit le concept de jouissance à l'intérieur de sa théorie de la différence des sexes, en distinguant alors jouissance phallique et jouissance féminine et en présupposant, d'une part, que le désir, chez l'être humain, est constitué par sa relation avec les mots, d'autre part, qu'« il n'y a pas de rapport sexuel », c'est-à-dire que le sujet, dans l' acte sexuel, ne rencontre ni l'objet de son désir que l'autre lui paraît représenter, ni la complétude qu'il escompte d'une telle expérience. Ainsi le traducteur étranger qui tente de trouver dans son propre lexique du plaisir le terme correspondant à la jouissance telle que l'entend Lacan constate-t-il qu'on a toujours affaire, chez celui-ci, à une forme toute particulière de satisfaction ou, au moins, à une satisfaction autre que pleinement satisfaisante. Tout partirait de cette jouissance d'exception qu'est celle du Père symbolique, le chef de la horde primitive auquel on attribue la possession de toutes les femmes et dont le souvenir engendre, chez tous les autres hommes, le fantasme d'un lieu de “ jouissance absolue ”, inaccessible et interdite. Ces derniers, quant à eux, ne connaîtront d'autre jouissance que la “ jouissance phallique ”, qui se trouve soumise à la faille de la castration et qui, de ce fait, est marquée irréductiblement par le manque et non par la plénitude que connote habituellement ce terme. Cette jouissance masculine suscite la hantise d'une “ autre jouissance ”, différente de la jouissance absolue comme de la jouissance phallique et dont Lacan suggère qu'elle serait donnée à la femme. La position de celle- ci dans le champ de la sexualité consiste dans le fait qu'elle n'est pas-toute assujettie à la logique phallique du complexe de castration et qu'elle excède, dans cette mesure, une telle détermination. Cet excès, qui n'est pas simplement complémentaire de la jouissance masculine, constitue, en regard de celle-ci, un « supplément », mais en entraînant, chez la femme, une forme particulière de division (entre la « jouissance phallique » et l'« autre jouissance », « cette jouissance qu'elle n'est pas toute, c'est-à-dire qui la fait quelque peu absente d'elle-même, absente en tant que sujet »). Ainsi le hiatus entre les sexes peut-il être défini de la façon suivante : « Comme telle, [la jouissance] est vouée à ces différentes formes d'échec que constituent la castration pour la jouissance masculine, la division pour ce qu'il en est de la jouissance féminine » (Le Savoir du psychanalyste, inédit, 4 nov. 1971). Mais la jouissance supplémentaire propre aux femmes (dont elles ne peuvent ni ne savent rien dire et qu'éprouvent particulièrement celles d'entre elles qui sont des mystiques) se vit aussi comme jouissance de l'Autre et, précisément, du manque dans l'Autre (Le Séminaire, Livre XX, Encore, ch. 6, « Dieu et la jouissance de la femme »). Cette diversité des formes de jouissance et les deux principaux traits qui leur sont communs — à savoir la relation de chacune d'elles avec l'impossible et leur radicale distinction d'avec les aléas du registre du plaisir (sentiments, émotions, affects) — font que les différentes langues éprouvent de grandes difficultés à traduire le terme lacanien de jouissance. L'italien recourt généralement à godimento. L'espagnol oscille entre goce (jouissance) et gozo (plaisir), certains traducteurs préférant ce dernier mot, qui leur paraît plus restrictif que le premier par rapport à l'imaginaire d'une satisfaction plénière. D'autres langues, tel l'anglais, se contentent de reprendre le mot français jouissance entre guillemets ou en italique. Charles Baladier |
cevap ver
jouissance
02/01/07
|
jouissance: (İ.enjoyment) ingilizce ve başka dillere tam olarak çevirilemese de lacan'ın freud'un haz ilkesinin ötesine yerleştirdiği bir kavramdır. Freud'da Haz bedensel/ruhsal bir gerilimin boşalmasından ibarettir.Dolayısıyla haz bir tatmin ve rahatlama duygusuyla anılmalıdır. Oysa jouissance basit bir tatminin ötesinde, bir dürtü tatminidir, dolayısıyla imkansızdır. Örneğin ilksel eksiğin (anneden koparılmış olmanın) giderilmesi arzusunun gerçek bir tatmini yoktur, ancak psikotik bir durumda mümkündür bu tatmin; oysa jouissance bu eksiğin giderilmesi fantazisini yaratarak kendini gerçekte temellendirir. Haz benliğin/tinin iç dengesini kurmaya/korumaya yöneliktir. jouissance ise bu dengeyi daima bozarak " haz ilkesinin ötesine geçer. Acıda,ölümde, semptomların sürdürülmesinde bulunduğu farzedilen paradoksal haz, aslında haz değil jouissance'ın ta kendisidir. bkz: slavoj zizek " yamuk bakmak" popüler kültürden jacoues lacan'a giriş çeviri:tuncay birkan metis yayınları |
cevap ver
jouissance
02/01/07
|
ayrıca türkçe kaynakların yetersiz oluşu yine bizimle ilgili bir sorun lütfen komplekslerimizi bir kenara bırakıp nerden neyi nasıl öğreneceğimizi düşünelim. |
|
lacan'ı kime çevireceksin kuzum, bakkal amcaya mı? lacan'la uğraşacak olan zaten fransızcayı yada ingilizceyi öğreniyor, boşver... porno ve kuran türkçe olsun yeter o türk halkına (gene küfrümü yemeden savunmamı yapayım! yalan mı lan! yalan mı! bir kere kitap indirdin mi internetten? o kadar adam türkçe yazıyor okuduk da!!!!!!!!!!! |
|
üzerinde çok da konuşulacak bişiy yok aslında... La « jouissance » selon Lacan başlıklı mesajını türkçeye çevirip bir de öyle yollarsan, hem anlamlı bir eylem yapar hepimizi mahçup edersin (hatta ben kendi adıma yerin dibine girerim), hem de insanların neden yolladıkları kesyapıştırları çevirmeye üşeneceklerine dair bir empati çalışması olur... ha gayret... |
|
bunu yapacak insan (cevirecek) veya bi babelfish olması durumunda ben ceviri opsiyonu ekleyebilirim ama bu iyi niyetli ama gercekcilikten uzak bir talep gibi geliyor bana |
cevap ver
kazımkanat
03/01/07
|
özgür olmadığımızı ifade edecek bir dilimiz-bilgimiz olmadığı için jouissance gibi kavramlar oluşturmaya çalışıyoruz. boş versek de olur aslında bu da zizekten bir fıkra Bir Alman işçisi Sibirya’da iş bulur.Mektupların sansürcüler tarafından okunacağını bildiğinden arkadaşlarına şöyle yazar: “Aramızda gizli bir haberleşme sistemi belirleyelim. Benden aldığınız bir mektup sıradan mavi mürekkepleyazılmışsa doğrudur. Kırmızı mürekkepleyazılmışsa yanlıştır.” Bir ay sonra arkadaşlarıilk mektubu alırlar. “Burada her şey harika. Dükkanlar mal dolu. Yiyecek bol. Apartman daireleri geniş ve güzel ısıtılıyor. Sinemalar Batı’nın filmlerini gösteriyor. Sokaklar işveli kızlarla dolu. Burada tek bulunmayan şey kırmızı mürekkep.” İstenilen tüm özgürlüklere sahip olunduğu fikrinden yola çıkılıyor. Ama sonra tek eksiğin kırmızı mürekkep olduğu ekleniyor. Kendimizi özgür hissediyoruz çünkü “özgür olmayışımız”ı ifade edecek o dilden yoksunuz. türkçe ve ingilizce de bu kontekste de düşünülebilir de ayrıca frankofon olanlara hep özenirim. aslında söylemek istediğim sey caresizliğe care aramak gibi bir şey Bir gün lokman hekime bir muhterem yanaşır ve şöyle sorar Tabibim bilmez misin ölüme derman yoktur. Lokman hekim söyle cevap verir Bilirim bilirim de aramak da mı yoktur. |
boşlukları doldurun
bunlara da göz atabilirsiniz:
|
otarafa: ses | butarafa: saddam idam edildi |
iletişim - şikayet - kullanıcı sözleşmesi - gizlilik şartları |